30 Mart 2015 Pazartesi

Nedir Ne Değildir.

YA-
ZA-
MI-
YO-
RUM.

Cidden bak.
Olmuyor.
Deneyip sildiğim,
Kapatıp tekrar açtığım.
Okuyup, yazmaya çalıştığım.
Yok-Yok.
Benden bir bok olmayacak.
Hani desen mutsuz musun ?
Hayır ya.
Bildiğin en mutlu zaman dilimindeyim.
Çiçeklerim, sevdiceğim, ailem.
Ne bileyim.
Yazmaya çalıştım,
Onu size tanıtıp taktik alacaktım.
Malum karşınızda ilişki konusunda sorunlu, odun bir müpte var.
Ama taslak olarak kaldı.
Tamamlanmadı.
İllallah etmek üzereyim.
Şikayet etmek istemiyorum okuyucu.
Cidden.
Merak ediyorum bu boktan durum neyin nesi !?!?



19 Mart 2015 Perşembe

O da mı gol değilmiş. Tüh !?!

Şöyle bir düşün.
Çalıştığın yere yeni bir hatun geldi.
Değişik.
Tanıdıklarından daha uysal, bilmiyor hiç bir işi neticede.
Bir nevi sana muhtaç, iş için.
Öğrenmek istiyor.
Sen bunu fırsata dönüştürür müsün okuyucu ?
Öğretmek için yakınlık başlıyor.
İş çerçevesinde.
Kız arkadaşlar, erkek arkadaşlar derken özele girilmeye başlanıyor yavaşça.
Olay klasik bir şekilde nelerden hoşlanırsına gelmeden;
Kız "Hösttt" diye bir tepki veriyor.
Sonrasında muhabbet arasında;
"Bu dünyada sen kalsan sana bakmam, kız arkadaşını bulduysan yapış bırakma" diyor.
Beyzade inatla devam ediyor yürümeye.
İlgi kızın hoşuna gitmeye başlıyor,
Yeni ayrılık, çivi çiviyi söker düşünceleriyle sarıp sarmalanıyor.
Bir gün,
Telefon numaraları alınıyor,
Buluşmalar,
Gülüşmeler,
Ellerin birbirine değmesiyle sonuçlanıyor.
Aniden sevgili oluyorlar.
Kız hatırlamıyor; son erkek olsan cümlesini.
Gittikçe erkeğin uzak ve otoriter davranışları daha da cezbediyor onu.
İlişkinin ilk yılı içinde kavga gürültü ile devam ederken,
Kızın yaptığı fedakarlıklar açık ara fark yapıyor.
Aslında öz güveni olsa bunları yapmaz bu benim şimdiki görüşüm elbet.
(Erkek;)
Başka kızlara sarkmalar,
Gözünün önünde olup sevgilim diyememeler,
Hiç öyle arakadaşlarla buluşacağızlar,
Dediği yerden farklı,
var olanları eksik söylediği zamanlar,
(Hatun)
Sadece beş dakika görüşebilmek için fırsat yaratmalar,
ayağına kadar gidip terslenmeler,
Yalan söylediğini yakalamalar...
Bu şekilde ikinci yılı da bitirdiler.
Kavgalar non stop devam ediyor elbette.
Üçüncü seneye geldiğinde;
Evlilik mevzularından kaçmalar.
"Bir beş seneye olur herhalde"
"Neden hemen evlenelim ki"
"Borcum çok"
"Ailemle bile tanıştırdım kızım seni, daha kimse giremedi o eve"
Derken
Kızın aklı başına geldi o sıra,
Evet abartısız 3 senedir kullanmadığı beynini kullanmaya başladı.
Düşünceler belirdi etrafında,
Doğru ve yanlış kavramını belirledi,
Eksi artı durumları yani.
Muhasebedeki gibi,
Sağ tarafla sol taraf denkliği.
Tutmadı.
Yemedi.
Olmadı.
Ne dersen de.

Düşündükçe uyum denen şeyin onlarda olmadığını anladı.
Baktı;
Sıkıldığını fark etti.
Sürekli bir döngü ve çabalayan sadece kendisi.
Maddi manevi sömürülmüş.
Bildiğin batağa çekilmiş.
Ansızın;
"Bitti artık olmuyor" dediğinde;
Erkeğe batan kazık oldu.
Artık hatundan çıkması gerekiyordu neticede.
Yandım nidasıyla, can havliyle sarıldı hatuna.
Ama artık çok geçti.
kendisi bunu pek kaldıramadı.
Hani şu erkeklik gururu mudur nedir o boktan bulaşmış gibi.
"Benden ayrılamazsın, ben ayrılırım" 
Blöfünü yaptı.
Kız aldırış etmeyince, ağlarım bak sendromunu yaşadı.
Ağladı da.
Üç senesini verdiği o puşt gözlerinin önünde ağladı.
Ama kız etkilenmedi.
Sadece üzüldü; bunları yapıyor olman değiştirmez hiç bir şeyi dedi.
Bıçak kesiği gibi kangren olan parçayı kesti attı.

Aradan Aylar geçti.
Yakın arkadaşları kızı tacize başladılar,
Çok değişticiler geldi.
Kız yeniden denedi.
Evlilik hazırlıklarıyla başladı günler.
Bu sırada erkek akıllanmış,
Bir çok şeyde hatuna danışır hale bile gelmiş.
Günün birinde "Nasılsa evlenince her şey benim istediğim gibi olacak "
Demesiyle hatun uyandı.
Ardına kapanacaksın.
Demesiyle üzerine tüy dikildi.
Biraz düşününce yeniden son defa ayrılık kararı alındı.
Erkek bu sefer,
aldığım telefon parasını alayım dedi kendisi için kredi çeken hatuna.
Hatun bu muhabbet üzerine hesaplamalar yaptı elbette,
Bu kadar alacak bu kadar verecek diyerek.
Erkek reddetti bu durumu.
Daha da küçülerek, ısmarladığı çayların bile parasını sorgular duruma geldi.
Son noktayı ise;
Annen karşımda, istersen dediklerimi yap.
Demesi koydu.

Ne bu lan diyen çıkabilir aranızda.
Bu kaybolan üç sene.
Bu inandığın erkeğin adam olmadığını anlamanı sağlayan son vuruşlar.
Bu uzun zaman önce hayatıma girmiş erkek.
Şimdi adam demiyorum bak.
Bu müpte'nin asla unutmaması gereken tek varlık.
Unutursa, insan olarak severim der.
Demesin.
Böyle olmasın kimse.
Böyle şeyler yaşamasın !?!?

13 Mart 2015 Cuma

Bir Varmış Bir Yokmuş #Film içermez

Standart başlayan bir Cuma.
Herkesin yaşadığı mutluluk mevcut.
Malum yarın tatil.
En azından bazılarımıza.
O şanslı topluluk içinde bende varım.
Cuma günü diye daha bir özenle giyindim.
Yalan yok akşama plan olur falan hazırlıksız kalmamalı.
İşe gelince elbette değişti her şey.
Sinirler gerildi, problemler falan derken sert bir darbe daha telefondan !?!


Dün gece kardeşimi kaybetmiş bulunmaktayız sevenlerini bugün...

Diye devam eden sonunda #başımız sağ olsun # yazan,
Mesajın içeriği böyleydi sanırım.
Ya da böyle başlamış olması gerekiyor.
Öğle vakitleri bilemedim belki de daha erken.
Cuma neşesi pardon ama götüme kaçmış halde kaldım.
Şöyle bir durdum,
Masaya tutundum.
İçimden ilk geçirdiğim
" Nasıl ya ??! " dememdi herhalde.
Daha geçen akşam " Bak bak saçlarımı kızıl yaptım " dediğim.
Onunda " Ne o poz mürebbiyeler gibi " diyerek beni bozduğu konuşma geçmişti.
Hassiktir lan.
Olamaz yani daha onun acısını çıkartmadım.
Anlaştık da sonunda, ben ona daha belirgin fotoğraf atacaktım.
O da bakalım nasıl durmuş analiz yapacaktı.
Eeee ?!?
Mesajda öldü diyor.
Kaybettik diyor.
Bunu göstermeden nereye gider ki.
Gidemez.
Gitmemesi lazım.
Elbette hemen aramaya başladım.
Onun açması için dua ettim içimden yalan değil.
N'olur şaka olsun diye geçirdim içimden.
Beni keklemiş olsun ama var olsun dedim.
N'oldu biliyo musun okuyucu,
O telefon defalarca çaldı, açılmadı.
İnatla biri onaylasın ya da bir şey söylesin diye durmadan aradım.
Bu arada ki müpte kendi değildi.
Oturduğu yerden kalkamayan neredeyse masaya kafasını gömecek ağzına sıçılmış bir müpte halini aldı.
En son aramada artık telefon açıldı.
Bir ses duyana kadar bekledim mi ?
Yoksa ses mi verdim ?
İnan şimdi bilmiyorum.
Karşıdaysa "Yemek yiyorum sonra konuşalım mı ? "
Diyen P vardı.

Artık buna rahatlama mı sövme mi dersin sen seç okuyucu.
Ama ebemi sikti resmen.
Sonrasında;
Eşek şakası yorumuyla beni daha fazla benden aldı.



Dip NoT: Ölüm konusunda hassasım. 
Yakın bir arkadaşımı küsmüşken kaybettim.
Bir daha özür dilerim deme fırsatım olmadan, 
Son konuşmamızda neredeyse küfrederek kapatmışken.

Kıymetini ölçüyorsa, 
Anlamıştır umarım. 

9 Mart 2015 Pazartesi

Emergency !?!

Hasta olmayı hiç bir zaman sevmedim.
Sevdiysem de hatırlamıyorum.
Ama istenmeyen ot burnun dibinde biter bilirsin.
Hastanelerden de nefret ederim yeri gelmişken söyleyeyim.
En kıymetli hatunum annem yaklaşık üç gündür rahatsız,

Başını kaldıramıyor,
Sürekli bir baş ağrısı tansiyon derken,
Hastaneye gitmeyi zorla da olsa kabul ettirdik.
Tamam işin içine duygu sömürüsü karıştırmış olabilirim.
Ama bu yolda mübahtır. 
Acil servis gerekli gereksiz insanlarla doludur,
Ömründe bu çileyi çekmemiş bir insan yoktur diye düşünüyorum.
Sıra alınır,
Yerinde olmayan görevliler beklenir,
Onlar gelir sonrasında sıra gelsin diye beklemeye başlanır,
O sırada gürültü,
Bağırmalar,
Çocuk sesleri,
Güvenlikle kavga eden teyzeler,
Çocuğuna sessiz ol diye bağıran anneler (Ki kendisi daha çok ses çıkartıyor)
Sıranın gelmesine biraz kalmışken araya giren " biz tahlil göstercez abam " diyenler.
Yani bir ton sinir edici etken.
Doktorun kapısına yaklaştıkça daha da artıyor elbette.
Nihayet içeri girdik,
Bu zamana kadar çok kaslı, yakışıklı ya da buna benzer nadir doktor görmüşümdür.
Ama bu çocuk,
Pardon doktor,
Kabarık saçlar,
Küçücük gözler,
Uzun kirpikler.
Noluyo lan doğru yerde miyiz ? Diye sorasım geldi bir an.

Doc: Neyi var ? ( Bana doğru bakarak)
Ben: Baş ağrısı, tansiyon düşüklüğü...
Doc: Teyzecim başka bir yerin ağrıyor mu ? (Anneme bakarak)
Annem: Belimde bir ağrı var onla alakası olabilir mi ?
Doc: Bilmiyorum. Ağrı kesici verelim sana, bir de enjeksiyon yapalım. Evde ağrı kesici ne var ? (Bana doğru bakarak )
Ben: Arveles ( ki ben o ara onu incelemekle meşgulüm) yazarsan iyi olur az vardı.
Doc: Siz isteyin ben yazarım ve bıyık altı gülüşü.

Tabi annem için gittik okuyucu
Tabi ki de o anlarda onu düşündüm.
Belki bir an öyle Mmmmh ne tatlısın sen öyle demiş olabilirim yani çocuğa.
Düşün; hasta olmayı sevmeyen ben bu doktor için hasta olurum.
Hatta o bakacaksa müşade altına alabilirler beni.

Sonrası;
Pişman olmaktansa istediğini yapan bu hatun hayatı ertelemeden;

Facebook denilen sosyal medyadan adını ara, 
Mhhh kaslar, 
Vayyy dövme,
O ne tatlı bir gülüş, 
Ne ortak arkadaş mı o ? asasdfsdg
+ Arkadaş olarak ekle
Mesaj: Acilde bir gece korku filmi gibi.... 
Doktor Arkadaşlık isteğinizi kabul etti. 
Mesaj: Sorma ya, çok fena. Hala bitmedi.....

Şimdisi;

Devam ediyor. 

Bizlere doktorları sevdiren Sevgili Black Swan
Dediğin terapist idi ben de acil servistekini buldum.
Şimdi senin terapilerini neden bu denli sevdiğini anlıyorum. 
Ben şu dakkadan sonra acil servise bayılıyorum. :p 
Nokta. 

5 Mart 2015 Perşembe

Neemiş !?!

Olmadığın biri gibi, -sırf havalı duruyor diye- davranmak.
Neden bu kadar cazip geliyor bu insanlara ?
İnsan olmadığı gibi biri olarak ne kadar yaşayabilir ki.

Sürekli bir strateji var hayatlarında.
Şöyle diyeyim ya da misal ;
Zor Kadın moduna sokmak için kendini.
+Hmm dur bak tersliyorum şimdi, nasıl da geri dönecek. 
+Öyle hemen herşeye evet demeyeceksin. 
+İstesen dahi duracaksın baak gör nasıl değerli oluyorsun. 
Tavrına bürünür çoğu hatun.
Ve inanılmaz bir şeydir ki işe yarıyor.
İstisnalardan bahsetmiyorum, genel olarak bu strateji işe yarar her erkek de yer.
Ben bile yaptım. (Yedi)
Ha konu farklıydı biraz, gerçi bir yerden sonra sıkıldım, ayrıldım.
Sürekli strateji ile yaşamak, bana göre değildi.
Ama işte bunu sürekli halde yapanları merak ediyorum.
Ben o anda söylemek istediklerimi söylemeyince içimde kaldı. Resmen İÇİMDE PATLADI.
İstediğin bir şeyi neden erteleme gereği duyuyorsun.
Bu durumda, eseni yapan, hoşuna gitmiş bir durumun peşine düşen kolay mı oluyor ?
Pardon ama sokarım böyle işe.(Sokamadı)
O an ne istiyorsan yaparsın, yapmalısın.
Ne kadar yaşayacaksın.
Strateji oyunu oynayacağım diye isteyip yapamadığın o kadar şey var ki.
Hay sizin yapacağını stratejiye sıçayım.

Bir de kalıba sokma var.
Sanayide yapılan değil yavrucum.
Normlarına göre seni biçimlendirmeye çalışanlar.
Ne olacak abi sen o şekilde düşün, ben bu şekilde yaşayayım.
Bildiğim var demek ki.
Hiç bunu düşünmeden saçmalamalar, yargılamalar.
İnsanları bir kalıba sokmalarından, bu çabalarından da sıkıldım.
Artık diyecek bir şey bulmakta zorlanıyorum.
Ki siktir ediyorum orası da bir gerçek.
Böyle yanına gizliden gelip " O dekolte hiç olmamış, bize yakışıyor mu ?" deyip göz süzmeler.
Hiç yakıştı mı küfür ağzına, cık cık cık. diye ters cevaplar.
O biraz dar değil mi diyen sevgililer.
biraz bize benze, diyenler.
Siktiriniz efenim.
Siktirip gidiniz efenim.

3 Mart 2015 Salı

Gereğinden Fazla Düşünüldü; Değmeyeceğine Karar Verildi.

Acı çekmenin ayrıcalığı.
Kısacık bir hikaye ile geldi müpte size.
Okuyup sonuçlar çıkarmak senin elinde okuyucu.

I. Denek

4 Ay 23 Gün Önce;

Haftalardır süren soğukluk ve kızın sürekli " Ne oluyor ? " gibi sorularla sıkıştırması.
Anlam verilemeyen bir şekilde "Ben sana Layık Değilim" cümlesini ortaya atan erkek.
Yalnız kalıp konuşmak üzere en son buluştukları yer sahil,
Sevseler de sövseler de o havada yalnız olacaklarını bildiklerinden. 
Konuşma başlangıcı bitti ile başlamış.
Ben bilmem gözümle görmedim, kulağımla duymadım.
Sonuca ermesi pek uzun da sürmemiş.
Konuşma sonunda;
Ayrıldılar.
Kız istemedi. (İnanamadı)
Erkeğin korkması mı dersin kızın bunaltması mı dersin bilemem.
Ama erkek sahilde içip ağlaya ağlaya bitti dedi.
Kız yıkıldı.

Şimdi;

Hala acı çekiyor.
Hala erkeğe olan ilgisi bitmedi.
Üstelik git-gelleri de meşhur oldu erkeğin.
Kız her defasında acaba olur mu ? Umuduyla ona geri dönüyor.
Sonuçta acı çekmeye devam ediyor,
Gözlerinin içinden anlayabiliyorsun bunu.

II. Denek

Tahmini Bir sene Önce;

Deli gibi seviyorum dediği erkeği bir anda bırakan bir hatun.
Sırf ona istemediği bir şeyi diretti ve hayatına çok müdahale ettiğini düşündü diye.
Kolay değil öyle üç senelik ilişkiyi bir anda bitirmesi.
Telefonda ağlamalar, küfür etmeler, lanet okumalar.
Orospuluğu, şerefsizliği de kalmıyor sırf ayrıldı diye.
Yalvarmalar, acı bir şekilde göz önünde isyanlar.
Nihayetinde hatuna bir şey olmadan bitiyor.
Ha erkeğin "Ödediğim çay paralarına kadar alırım" tavrı da yeterince sinir bozucu.
Tabi son noktayı; "Annen durakta istersem ona her şeyi anlatabilirim" demesi koyuyor.

Şimdi;

Hiç bir erkeğe karşı aşk dolu bir şeyler hissedemiyor.
Aşk acısı nedir hatırlamıyor.
Biri onu üzdüğünde koy götüne gitsin, siktir et senden kıymetli mi ? tavrında kalıyor.
Sürekli düşündüğü bir şey var,
Eskisi gibi heyecanlanamıyor.
Erkek seks yapılası ya da arkadaş olası olarak ayrılıyor.
Hepsi bu.


***


I.  : Aradan bunca zaman geçmesine rağmen hala şuram acıyor. Dayanamıyorum, ağlayamıyorum da. İçim yanıyor desem kafi gelir mi bilmiyorum. Sen nasıl bitirdin bir anda, aramızdaki en aptal aşık sendin bir anda bitiren de sen oldun. Söyle bana ne yapmalıyım ?  
II. :Zamanla geçiyor, düşünme üzerine de gitme. Zaten dayanma sınırına vardığında kendiliğinden oluyor.
I.  :Zamanla geçiyor deme, olmuyor. Sen nasıl yapabildin ? 
II. :Bilmiyorum, inan nasıl geldi nasıl oldu hiç bilmiyorum. Sen gibi aşkı hissedebilmeyi dilediğim zamanlar oluyor. Şuan fiziksel çekim haricinde bir şey hissedemiyorum. Hislerimi aldırmış gibi hormonlarımla yaşar gibi.
I.  : Keşke bende sen gibi olabilsem. 
II. :Hatun sen manyak mısın ? Hissizlik diyorum geçmiyor üzerine düşünsen bile geçmiyor. Bu hiç güzel bir şey değil.

Şimdi merak ettiğim hangi denek şanslı.
Hangisi gerçeği yaşıyor. 
Acı bile duymamak bu kadar güzel mi gerçekten. 
Canının yanması bir insana neden cazip gelir ? 
Bunu hissedememek ne demektir. 
Anlayamıyorum okuyucu. 
İnan bilemiyorum. 
Şuan bile aşk denen şeyin varlığından bi haber gibi. 
Çok karmaşık.
Çok yorucu.