30 Eylül 2015 Çarşamba

Gene mi ! Hassiktir !

Yalnız kalmak bu aralar çoğu zaman istediğim şey.
Bazen tüm bağlarımı koparıp hayattan bir köşede manzarayı seyre daldığımı düşünüyorum.
Ha uzun sürüyor denemez.
Muhakkak benden bir beklentisi olan şahısların hayatıma tecavüz etmelerini üçüncü biri gibi izliyorum.
Hassiktir bu benim hayatım lan !
Desem bile nafile o sırada çoktan pantolonunu toplayıp uzvunu içeri kapatmış oluyorlar.
Neler oluyor hayatınızda yazdıklarınız ne alemde merak ediyorum.
En son lady'min sayfasına baktım yalan yok sanırım o da ofiste açık kaldı.
Devam.edemedim.
Yeniden tatile ihtiyacm var en azından kaçamak.
Nereye gitsem ?
Beni çeken Ankara.
Sürekli çağıran Eskişehir.
Ya da kimsenin olmadığı bi orman evi falan mı kiralasam.
Neyse orada da biri bulur beynimi sikecek.
Bana olan Delirmek degil diiymi.

Aklını yitirmiş olan, akli dengesi bozulmuş olan, mecnun.
Coşkun, azgın.
Bu deli öfkeyi kime veya nelere, bir namlu gibi, çevireceğini bilemiyordu. T. Buğra
Davranışları aşırı ve taşkın olan (kimse), çılgınmecaz.
Ben delinin biriyim, ateşe girerim. F. R. Atay
Bir şeye, bir kimseye aşırı derecede düşkün.

16 Eylül 2015 Çarşamba

Bu Da Böyle Dursun.

16.09.1990
Saatin kaç olduğundan habersizim.
Farkında olmak için pek küçüğüm aslına bakarasan.
Ama hayatımı anlamlı kılacak kişi dünyaya ciyak ciyak geldi.

16.09.1991
Hala Tanımıyorum.
Nihayetinde bende bebeğim.
Abla bile olmadım.

16.09.1999
Kötü günleri aynı gökyüzü altında geçirdik.
Birbirimizden hala habersiz.
Canı yansa da abla gerçi o da bilmiyor bir çok şeyi.
Mahallesi gitmiş.
Evi artık yok.

16.09.2000
Depremin dağıttığı hayatlar ortak payda da.
Zaman zor geçiyor.
Ama küçük gene de ablalık yapıyorum.

16.09.2001 
İşte ilk karşılaşma.
Hatırlamıyorum ama küçük kardeş kocaman gözleriyle bakıp herkese abla derken bana adımla sesleniyor.
Adın söylendiğinde aklıma;
Küt saçlar bol kazak ve pantolon geliyor.
Ha bir de  Cansev !
Pardon Cansev Abla.

16.09.2002
Adım abla olarak kazınmasa da yakınız.
Farkında mısın ilk senemiz doldu.
Hey !?!
Cansev'le olan yakınlığını kıskanıyorum.

16.09.2005
Büyüdük.
Daha da yakınız.
Gerçi sen hala Cansev Ablanla daha yakınsın ama uzun sürmeyecek.

16.09.2009
Kuzi'm
Senden bahsederken Can' diyorum.
Kuzi diyorum düşün yeğenim bile "Sen Kozisin" diyor.
Senin bir adın yok.
Sen Kooozi'sin.

16.09.2014
Bu sene durum farklı.
Seni paylaştığım biri var artık.
Kıskanıyormuş gibi yapsam da;
Belki de benden daha çok sevecek biri olduğu için mutluyum.
Hem sen doğdun diye şükrediyor hem de sana değer verecek kişiye sahip olduğun için seviniyorum.

16.09.2015
Paylaşalı uzun zaman olsa da artık eskisi kadar kıskanmıyorum.
Biliyorum ki onu da beni de seviyorsun!
Seveceksin.
Artık gelin' de oldun.
Yüzün gülüyor bazen yorgunluktan solsan bile :)
Seviyorum. Çok.

***

Kuzim, kuzum, balım, Can^'ım.
Sen benim hiç olmayan küçük kız kardeşimsin.
Ve küçük kız kardeşim hiç bir zaman yanımdan ayrılmayacak.
Solumdasın attıkça olmaya devam da edeceksin.
Doğum gününde sana mükemmel gün geçirtmek istesem de belki hissettirebilirim dedim.
İşte buradayız.
Nice seneler olsun.
Sağlıkla olsun.
Hep beraber olsun !

12 Eylül 2015 Cumartesi

Ayy Götüm.

Bir kere görüş ne olacak ? diyordu.
İyi hoş da bunu uzun zamandır yapmamış hatta tamamiyle öküz olmuş ben nasıl yapacağımı bilmiyordum ki.
Telefon numaramı istediğinde ne büyük tepki gösterdiğimi söylemiyorum bile.
Ya da bir yerlerden eklemeli konuşmaların olması.
"Uff bilmiyorum da istemiyorum, hayır diyeceğim "
Karşıma nasıl biri çıkacak belirsiz daha konuşmaya başlayalı 24 saatten az olmuş bir insan evladı.
Mevzu bu.
Ama o bir kereden bir şey olmayacağı gibi istemezsen red edersin diye üsteliyordu.
"Hakkında bildiğim tek şey yakın bir yerde çalıştığı sence yeterli mi ?" dediğimde;
Müpte' yarın bu çocukla görüşeceksin. dedi ve kapadı konuyu. oldu.

Kendimi plan yapmış olarak buldum nihayetinde.
Ve bayadır gezmediğim sahil kısmına doğru yürüdüm.
İçimden " N'olur beni beğenmesin, hemen kurtulayım !?!?" diye düşünceler geçiyordu.
Kendimi biliyordum.
Bir şeyin olmasını gönülden istemem benim beğenimle doğru orantılıydı ki hala öyle.
Siz buna kısaca avcı olmayı seven diyebilirsiniz.
-Çok büyük sonuçlarım olmasa da avcılıkta iyiyimdir ya.-
Sahil kenarında bir banka oturup yaktım sigaramı.
Ve beklemeye başladım.
Aslında erken gitmememe rağmen bekliyordum.
Ki sizi temin ederim beklemek en nefret ettiklerim arasındadır.
Daha gelmeden hanesine bir adet eksiyi iliştiriverdim. Babamın evladı değil sonuçta bu kadarı da olsun.
Karşımda gördüğüm şu yazıda anlattığım eski sevgiliye o kadar benziyordu ki.
Şaştım bir an ama bozuntuya vermeden gene çok konuşmaya devam ettim.
Beni yönlendirmesinden hoşlanmayacağımı anladığım da bir gerçek ki o yüzden bu tarafa gidelim bunu yapalım diyerek yürümeye zorladım.
Sonuçta yürürken ona bakmak zorunda kalmayacaktım
Şahsım adına konuşursam; yürürken sadece yürümeye odaklanırım :p 
Sahilin sonunda oturduk,
Ki baya uzunca bir yol yürümüş genelinde işten bahsetmiştik.
Muhabbet daha fazla sardığında iyiymiş lan,bazı şeyler göz ardı edilse sanki durum kötü değil dedim kendime.
Yakınlaşma çabası gözle görünür bir hal aldığındaysa artık oradan kuş olup uçmak gerektiğini de fark etmiş bulundum.
Sanırım biraz aceleci davranarak benden oldukça ileri gitti.
Tabi benim sinirler alt üst durumda.
Kaçmak için yer arıyorum.
Belime doğru uzanmış "Yakın olmaktan kaçma" diyen bir erkek.
Daha kalabalık bir yerde olsak sanırım daha cesur davranırdım ancak ortam buna pek uygun değildi.
"Sinir etmeye başlıyorsun o eli oradan çek" dedim sakince.
Yüzümde herhangi bir sinir ibaresiyle yapmadım-Sakata gelmek en korktuğum malum-
Başta tamam sinirlenme dese de ikinci denemesinde "lütfen dedim. Senden ricada bulundum. Yok mu sayıyorsun. Geç oluyor. Hadi gidelim." diyerek ayaklandım.
Tuttu sarıldı bu sefer de ama hani konuşmaya çalışırken ağzına ağzını dayayacağını bildiğin bir sarılma.
Hah dedim Müpte' öpecek.
İçimden küfürler etsem de tırsma katsayım yükselmeye başladı.
Haliyle kalp atışları da.
Bunu yanlış anlamış olacak ki gerçekten öpmeye yeltendi.
Siktir dedim! Tabi ki içimden.
Daha fazla dellenmeden ve tenha ortamdan kaçabilmek için kollarından bir çırpıda ayrıldım.
Geri dönüş yolunda sırf eli elime değmesin uzak kalsın diye neler konuştum hatırlamıyorum ama pek mantıklı konuşmaya değer şeyler değildi orası kesin.
Evimin istikametine gidecek minibüsün tabelasını gördüğümde kendine iyi bak diyerek uzaklaştım.
Arkadan gelen "Eve gidince haber et" cümlesini de hiç umursamadım.

İlk soru geldi:
"Akşamın hakkında ne düşünüyorsun, yorum yapmadın ?"
Cevabı hemen iliştirmedim altına düşündüm bu hız bu çocuk. Hani olmayan oturmayan şeyler vardır hah tam öyle !?!!
Birileriyle paylaştım.
İçimdekini dökmek istedim hemen.
Yakınımdakiler olmazdı,
Bana net biri lazımdı ki imdadıma hemen yetişti.
Gerekli teşhisi koyduk ve zaten yapacak olduğum noktayı koydum.
"Muhabbet iyiydi de geri kalanından hoşlanmadım. Benim için mümkün olan görüşmemek umarım senin için de öyle olur."
Cevabı sosyal ortamdan beni silmesi oldu.

**
Ertesi gün;
"Kısa sürede içime işlemişsin boşluktaymışım gibi hissediyorum."
Ve cevap verilmemek üzere silindi.


Şimdi laf ediyorum herkese, bana baskı yapmayın.
Siz yapınca gerekli kategorisine koyuyorum ve yapıyorum.
Tamam cevabını alsam da inanamıyorum. Malum bu olaylar ilk değil.
Sanırım ben mutlu olurum diye birilerini hayatıma sokmam gerektiğini düşünüyorlar.
Bu olaylar da "Artık biriyle görüş" baskıları bitmeden durmayacak gibi görünüyor.

6 Eylül 2015 Pazar

Crime Of Passion

Canı sıkılan insanların birbirine sarması kadar saçma bir durum yoktur.
Bilirsin muhakkak.
Ha yapmadım ben diyebilecek insan sayısı azdır.
Hemde parmakla gösterilecek kadar.
Nereden biliyorsun deme .
Ben yaptım.
Sen yapmışsındır.
Hemde bir çok kez.

Ama artık geçti en azından kontrolünü kaybeden biri olmaktan ziyade ölçüp tartan bir hatun olmam gerekliydi, oldum.
Ve bunu hayatımın her noktasına bebek adımları misali minik dokunuşlarla işledim.
Gel gelelim bu değişim hiç olmamışcasına eski alışkanlıklarımı, tavırlarımı, sözlerimi durmadan yüzüme vuranlar var.
Ve inanılmazdır ki bunlar en yakınlarımdan.
Tamam onların yeri ne yaparlarsa yapsınlar değişmez, değişemez.
Onlar benim çocukluğum, gençliğim hatta ilerde yaşlılığım olacak.
Şayet çocuklarım olursa ballandırarak anlatmayı planlıyorum.
Neyse daha fazla sapmadan devam edeyim.

Bundan ne kadar süre önce bilemiyorum ama bir zamanlar;
Trip atan bir şekilde kıskanan hatta bunu laf sokarak rencide ederek yapan biriydim.
Evet bunların tümünü yaptım.
Misal paylaşmayı seven bir arkadaş olduğum söylenemezdi.
En yakın arkadaşımı başkalarından kıskanırdım.
Hastalıklı bir birey misali.
Ve bundan rahatsız olduğunu söylemese de anladığımda kırıldığını da fark ettim.
Değiştirdim.
Bir anda tamam dedim dizginleyeceksin, seveceksen düzgün seveceksin.
Ne mi oldu ?
Şaşkına döndüler :)
Ciddi mana da pes edeceksin sen bu değilsin demeye başladılar.
Tabi ki yiğitliğe bok sürdürmeden meydan okudum.
Ve meydan okuduğumda büyük işler başarırım, öyle oldu her zaman.
Uzun zamandır devam ediyorum bu davranışıma.
Kıskanma trip atma laf sokma yok yerine daha mantıklı konuşan hala bıcır bıcır Müpte' var sadece.
Sonuç mu ?
"Sen zamanında böyle yapıyordun" davranışlarına maruz kaldım, kalıyorum.
Yaptıklarında fark ettim zamanında ne kadar saçma hallerde olduğumu ,
Hala mantıkla bak yapmayın hiç hoş değil tamam ben saçma bir zaman diliminde saçma bir davranıştaymışım ama siz bunu yapmayın başa dönmeyelim desem de
Çok aşırı sıklıkta olmasa da bazı zamanlar bunu yapıyorlar.
Ya da şöyle diyelim Yüzüme vuruyorlar.
Ha içimdeki o kıskanç hatunu geri kaldıracaklar orasından haberdar değiller ama.
Dediğim gibi meydan okudum ve sonuna kadar dizginlenmiş olarak kalmayı planlıyorum.


Gene de şeytan feci dürtüyor.
"Haydi Müpte' siktir et bunu istiyorlar" diyor ya orası apayrı.

4 Eylül 2015 Cuma

Mr. Moretti

"Üstelik ilk içki bedava" dediğinde gözleri parladı bunu fark ettim.
Ancak giren bana gireceği için bende aynı durum söz konusu bile olamazdı.
Nasıl olsun ??
Tüm tatil masrafı cebimden çıkmış ve oradaki ekstra harcamalarla doğrulan belim yeniden bükülüyordu.
Tamam değerdi sonuçta yüzünün güldüğünü gördüğüm annemin hali yeter artardı bile.

Klübe girdiğimde kalabalık ortamları sevdiğimi bir kez daha hatırladım.
Yanımda iki küçük sap olsa bile eğlenecek bir nokta bulabilirdim.
Onlar beni dam olarak kullanmış bende onları bir yerde satar eğlenirim düşüncesiyle doluydum.
Yavaşça merdivenlerden inmeye başladığımızda ortam daha ateşli görünmeye başladı. 
Tabi o sırada yolda durduğumuzu bize güvenlik hatırlatmasaydı daha iyi olabilirdi. 
Kendimize bir yer bulduğumuz o anda gözüm geldiğimiz yere takıldı.
"O ne lan !" dedirtecek bir grup içeri giriyordu ki eminim onlarda ortamın havasını değiştirdiklerinin farkındaydılar.
Merdivenden belli bir sıra olmadan aşağıya indiler. 
Tam da çaprazımızda olmaları biliyorum tamamen tesadüf(!) -Gel de bana sor.
Ve ben bu durumdan ne kadar rahatsızım aman yarebbi(!)

Çalan şarkının mı içtiğim alkolün mü etkisiydi bilmiyorum ama içim kıpır kıpır 
Yüzümde fazlaca gülümseme mevcut 
Müziğin sesiyle vücudum sallanıyordu.
Kısa bir süre sonra gruba baktığımda bulamamıştım.
Sanırım gittiler diye düşündüm ki üzüldüm birazcık ta ki aradan onu görene kadar.
Neler yarattın böyle yarebbi diye düşünürken alkollü halde bunları söylememem gerektiği aklıma geldi. :) 
Günah yani alkol falan ters :p 
Saçlar böyle desek !

Bahsettiğim şahsı biraz tarif edecek olursam;
Geniş omuzlarını belli edecek siyah bir body altında popoyu saran bir jean.
Vücut çalıştığı belliydi ki üçgen hali bodyle sarıldığından gözler önündeydi.
Gözleri klübün ışıklarından belli olduğu kadarıyla renkliydi ki cam gibi parlıyordu.
Bir gülüş vardı ki "hem bu kadar tatlı hem de bu kadar davetkar olamaz" dedirtti.
Sakalları tam istenen şekilde oldukça fazla, saçları da bir o kadar bakımlı.
O an anladım ki benim tarzım sevdiğim şekil budur.
Saatler geçmesine rağmen yanına yanaşan kimseyi kabul etmedi.
(Evet uzunca bir süre kendisini kestim. Pişman da değilim.)
Kimseyi beğenmemiş olabilme ihtimalini aklıma getirdim elbette.
GAY olamaz, olmaması gerekiyordu !?!?!

Gözleri böyle desek !
Yanında kız görmemem iyi bir şey mi yeniden sorguladım.
Yavşayan, bir yerlere sürtünmeye çalışanların arasından yanlarına doğru gitsem diye planlar yapıyordum sanırım.
O sırada bir kızın Mr Moretti' ye oynadığını fark ettim.
Bizden oldukça uzak yüksek bir yerdeydi.
Resmen ona oynuyordu. 
Mr Moretti oldukça ilgisiz bir şekilde bakıyordu ya da ben öyle olmasını umduğum için bana böyle gelmişti. 
Sonra kız beklenen hareketi yaptı ve Moretti'nin yanına indi. 
Tamam o hareketleri bana yapsalar bende dayardım ama çocuk çok fazla bir şey yapmıyordu.
Sadece ritmle etrafı önünde sarı hatun varken izlemeye devam ediyordu.

Nihayetinde ne mi oldu ? 
Çıkarken yanındaki hatuna rağmen hala etrafı kestiğini gördüm.
Ha beklentim farklı değildi ama o hatunun kısmen yerinde olmak istemiştim ;)
Tüm tatil boyunca gelenler ve hoşlandıklarıma bakacak olursak kesinlikle tarzı beni etkiliyor(muş).
Tatil sayesinde karşılaştığım Moretti sayesinde bunu da öğrenmiş oldum.
En azından standart oldu ve mevcuttakileri elemeye kalkarken bu kriteri dikkatle arayacağım ;) 

Bir daha gördün mü ? 
Konuştun mu ? 
Yaklaştın mı ?
Diye soracak olursan okuyucu. 
Hayır sanırım öz güven eksikliğini tamamiyle yenememişim. 
Göremedim-konuşamadım-yakınlaşamadım bile.

3 Eylül 2015 Perşembe

Bok Vardı !?!!

Bu sıralar kitap okuyamadığım zamanların acısını çıkartırmışcasına okuyorum.
Uzun araba seyahatlerinde, deniz kenarında, evde, serviste kısaca her yerde.
Yalnız kendi seçimim olmayan kitapları okur durumdayım.
Ve bilen bilir okuduklarından ve söyleniş biçimlerinden fazlasıyla etkilenir Müpte'
Zamanında sırf konuşması yüzünden hayran kaldığım insan yok değil.
Gene aynısı oldu.

**

Amacım öyle bilindik ama okumadığım kitaplardan birini seçmekti sadece.
Tatil dediğimiz o araf'ın son günü akşamın bir vakti dolanıyordum.
Raflara bakıp kitapların arka kapaklarına göz gezdiriyordum.
Tezgahtarın biri bu seri çok iyidir demesiyle 'Alıyorum' demem arasında ne kadar süre vardı bilmiyorum ama kapağını gördüğümde erotik bir şeyler olduğunu anlamamak ahmaklık olurdu.
Nedense okumaya hemen başlamadım.
Sanki bu bir zevkti ve zevki geciktirmeye çalışıyordum.

**
Yolda başladım okumaya, müzikle birlikte iyi gideceğini düşündüm sanırım.
Emin değilim.
Okudukça daha fazlasını istedim.
Okudukça yükseldim.
Okudukça heyecanlandım.
İçime gömdüğüm onca şey kısa süre sonra ortaya çıkmaya kabarmaya başladı.
İnanmak zor değil insanız sonuçta yapmam dediğimiz ne varsa yaparız.
Bende bu duyguları bir daha ortalık yere saçmayacağım demiştim kendi kendime.
İşin garip kısmı her okuduğum kitaptan etkilenir, bir şekilde kahramandan hoşlanırdım.
(Ergen deme bana bilirim muhakkak sen bile yaşadın)
Bu sefer olmadı, kahraman tam hayal edilecek biri olsa da asıl hoş gelen sahiplenmeydi.
Ne olursa olsun ne yaparsa yapsın bir şekilde birleşme ve uzlaşma.
Aşkı o kadar güzel anlatmıştı ki yazar, anlatımı umurumda değildi.
Edebi romanlardan biri de olmayabilirdi; belki de çok terbiyesiz porno lan bu denecek türden yerler vardı Ama aşkın ona neler yaptığını da gösteriyordu.
Nasıl teslim olduğunu,
Nasıl tatmin olduğunu,
Nasıl mutlu olduğunu...
Eski zamanların birinde reel hayatta bunun olabilme ihtimaline  güvenip peşinden koşardım.
Ciddi manada insanları olmasını istediğim şekilde görüp en öküzünü romantik serseri olarak değerlendirirdim.
 Kadın Sıçtın Ağzıma !?!?
Kısaca kolayca güvenir, olmasa bile kendime göre aklımda şekillendirir severdim.
Ha bu bana mutluluk getirmedi orası ayrı.
Yediğim kazığın haddi hesabı mmmh yok !?!

Mesela kimsenin yalan söylemeyeceğine inanırdım .
Şimdi fark ettim de ne istemezsem dibimde bitti.
Yalan sevmem dedikçe hayatımın içine sıçacak yalanların varlığını öğrendim.
Kendini sevdirip sonra siktir olup gidenleri de gördüm.
Tanıdığımı bildiğimi sandığım insanları aslında hiç bilmediğimi anladım.
Aşkı bir daha istemediğimi Söyledim !?!
Şimdi aşkı bir daha istemediğimi söylememe rağmen kitaptaki bu aşka aşık oldum.
Yaşatacak biri olduğundan şüphe duysam da umutlandım.
Bir yerlerde gerçekten mutlu ederken mutlu olacak biri daha vardır diye düşünmeden geçemedim.
O nedenle yazarı ağzıma sıçtığı ve beni umutlandırdığı,
Tezgahtarın bana bu kitapları önerdiğinde alan aklımı,
Tatile gitmeye karar verdiğim o günü lanetliyorum.
Ha bunu sinirle yapmıyorum orasını bir yere not etmeli.
Salak salak sırıtırken yapıyorum :)



2 Eylül 2015 Çarşamba

Mükemmel Tatil Mi O ? Part.1

İşte Böyle Güneşe Baktık.
Şu an şuraya çok etkileyici bir cümle kurabilirdim.
Güneş, kumsal, bıcır bıcır hatun ya da erkekler, pırıl pırıl bir deniz...
Ama perdenin arkası karanlık.
Aydınlattığındaysa; bütün kiri gözler önüne seriyor.

Bir yıldır kendi kendimi yedim "TATİLE GİDİCEM BEN YEA" diyerek.
Gerçi hakkını yemeyelim emektarla gittik de.
Elbette kız başıma tatil yapmam olanaksızdı.
Ama her zaman bir ihtimal vardır.*
bu sene tamamen kendi ayaklarım üzerinde tatile gideceğim konusunda anlaşmıştık valideyle ancak onun bazı durumları sebebiyle kıyamadım ve gene birlikte gittik.
Hah !?!
Elbette en az dört kişi olacağımızı biliyordum.
Bir anda sayımız yediye çıktığında " Siktir et Müpte annen için sonuçta ! " deyiverdim.
Ama son güncellemeyle on kişi olduğumuz ortaya çıkınca yuh lan !?!? diyerek (Belki bir tık üstü küfürlerle) kendimi evden dışarı attım.
Biliyordum ki gelenler yüzünden tatil bana mundar olacaktı.
Biliyordum ki illallah edecektim.
Geri geldiğimdeyse gayet pamuk gibim şeker bir kız çocuğu gibi " Mutlu olsun da ben ne bok yersem yerim " diyerek ses çıkarmadım.
Gerçi kadroyla beşe beş maç yapar bir kısmı batak oynarken diğer bir kısmı okey çevirir kalanlar da servis yapabilirdi. Ama düşünmemekte kararlıydım.
Ama ama ama yani.
Merak edenlere ithafen birlkte sayalım. 
Analı babalı kardeşli dayılı teyzeli yengeli kuzenli toplam on kişiCİK.
Rüya gibi geçecek 8 gün !?!?1
Zaten iş yüzünden gereğinden fazla bunalan Müpte'nin rahatlamak için 8 günü vardı.
O günler de ebesini bir güzel düzdüler.
Neyse tamam hakkını yemeyelim bir kısmı güzeldi.
Özellikle sabah kahvaltılarını hazırlamak yerine uyumak ve surat yapanlara siktiri çekmek ;)
Deniz ve içinden çıkan fena halde tatlı yaratıklar.
Gece hayatı çok hareket ve bereketli olmasa da karanlık çöktüğünde ışıl ışıl sahil.

Son gün " Sen terbiyeni bozmadan bir konuşmayı öğren benden saygı anca o zaman görürsün " diyerek dayıma servis yapıyordum. O da ergen çocuklar gibi çatalı kaşığı bir yerler savurarak yemeği bitirmeden siktir olup aşağı indi. Ve o gün anlatmasalar da kardeşimi arabasında istemediğini bir nevi ima etmiş, o zamanda benim onun gibi bir dayım olamaz dedim. Olamazdı da. O annemin biyolojik olarak bağı bulunan biriydi. Her zaman hatırladığım geceyi geçtim, kardeşime kimse laf edemezdi. Onun buna yetkisi yok !?!?
Ha görünürde yalakalık yapıp canım yeğenimler olsa da biten bitmiştir.
Tatil anıların devamı gelir.
Şu gerginliği atıp bir daha yazmayı denerim.
En  azından güzel kısımlarını ;)

*Bir kaç kişiyi tatil tatil diyerek eskitmiş olabilirim. Nihayetinde yok oldular.

1 Eylül 2015 Salı

Üzgünken Ne yaparsın ?

Dear All,
Selam !?!
"Geri geldim." demeye korkuyorum artık.
Hep bir aksiyon hep bir macera derken bakamadım buralara. 
Neyse, biraz uzun zaman önce mim'e etiketlenmişim, etiketlendim hatta.
Yazması bu güne kısmetmiş ya neyse hadi.
Fok Bıyığı teşekkürü şimdiden edeyim, okursan sıkılmazsın umarım :)
Yazmayı unutmuşum desem yeridir, eğlenceli olmayabilir şimdiden uyarayım. 
Bebek adımlarla tekrar kaldığım yere gelmem gerek nihayetinde ;)


Üzgünken Ne Yaparım ?

Aslında klişedir bunun cevabı. 
Dengesiz her on kadından biri olarak ben bazen sessiz kalıyorum. Ama öyle bir sessizlik ki ölü misali. Bu durumdan da şikayet etmeden 'Neden' diye sorgulamadan üzüntüyü yaşarım. 
Ki bana genelde müzik listem eşlik eder yanıma başkasını alıp üzecek kadar bencil mmmmh değilimdir ya :)

Kızgınken Ne Yaparım ? 

Kızgın olduğum kişiye bağlı olarak değişir, misal iş yüzündense sigaramı içerken söverim erkek misali. Hatuna yapmacık tavırlar yerine içten gelen küfürlerin yakışacağını savunanlardanım öyle tuhaf bakmayın.
Kişi daha yakınsa onun yüzüne karşı söverim :)  
Anlaşılacağı üzre kızgınken sövmeden duramam. Naapim tabiyatım böyle ;)

Öfkeliyken ? 

Misal şuan öfkelendiğim bir hatun var. (Yanlış anlaşılma olmasın iş münasebetiyle öyle özel biri değil) Durmadan benden bir şeyler isteyip duruyor. Ve hemen şuanda bu yazıyı bitirip dışarıya kaçıp bir kenarda makara yapacağım ki kafam dağılsın.
Öfkeliyken kendimi çaresiz hissetmek, öfkemi saçma sapan yerlere yönlendirmek yerine kaçarım o konudan hemde olabildiğince uzağa.. 
Mantıkla düşündüğüm dakika geri gelir durumu ölçer devam ederim.