Şöyle bir hikaye de varmış kahvenin hatırı ile ilgili:
vaktiyle İstanbul'da yemiş iskelesinde kahvecilik yapan ve başından türlü maceralar geçtikten sonra âmâ düşen bir adamdan naklen Üsküdarlı halk şairi vasıf, ondan da naklen Reşad Ekrem şöyle kaydediyor.
" ...
bu adamın bir gün kahvehanesine bir yeniçeri gelip,
– hey arkadaş! hep müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kafire yapma! demiş.
kafir dediği de bir köşede oturup nargile içen bir Rum gemi kaptanı imiş. ama, hiç şüphesiz ki o zaman gözü açık, birer kahve yapıp vermiş. en sonra da iki kahve yapıp :
– kaptan, biz de seninle içelim; diye rum müşterinin yanına oturmuş. yeniçeri,
– heeyy! ben sana o kafire kahve yapma diye tembih etmedim mi? deyince kahveci de,
– kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa! cevabını vermiş.
aradan zaman geçmiş. sisam adasında büyük bir isyan baş göstermiş. kahveci de yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş. askerin arasında suyu bulduğuna göre sisam'da asi olan Rumlar, ele geçirdikleri türk esirleri bir meydanda müzayede ile satarlar, arttırıp alan da hemen boğazlayıp kesermiş. müzayede ile esir satmaktan kasıtları da, isyan hareketini beslemek için bir nevi yardım toplamakmış. gün gelmiş, yemiş iskelesi'nin kahvecisi de Rumların eline esir düşmüş ve diğer esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılmış. istekliler kaç kişi ise karşılarına dizilmişler, bekleşirler imiş... o sırada tepeden tırnağa silahlı bir rum gelmiş. bunları gözden geçirdikten sonra bir iskemleye oturmuş. müzayede de başlamış. ilk, bir paradan başlarlarmış. bir can da beş paraya, on paraya kadar çıkarmış. sıra kahveciye gelince iskemlede oturan o silahlı adam yekten,
– beş kuruş! diye bağırmış.
arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarmış. zavallı kahveci, "beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibi işkencelerle öldürecek." diye düşünürken, ıssız bir yerde o silahlı Rum :
– korkma, demiş, sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. hani bir yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden yemiş iskelesindeki kahveci değil misin?
kucaklaşıp öpüşmüşler.
bir fincan kahvenin hatırını sayanlardır ki asi de olsa, saki de olsa mert adamdır.
vaktiyle İstanbul'da yemiş iskelesinde kahvecilik yapan ve başından türlü maceralar geçtikten sonra âmâ düşen bir adamdan naklen Üsküdarlı halk şairi vasıf, ondan da naklen Reşad Ekrem şöyle kaydediyor.
" ...
bu adamın bir gün kahvehanesine bir yeniçeri gelip,
– hey arkadaş! hep müşterilerine birer kahve yap, lakin şu kafire yapma! demiş.
kafir dediği de bir köşede oturup nargile içen bir Rum gemi kaptanı imiş. ama, hiç şüphesiz ki o zaman gözü açık, birer kahve yapıp vermiş. en sonra da iki kahve yapıp :
– kaptan, biz de seninle içelim; diye rum müşterinin yanına oturmuş. yeniçeri,
– heeyy! ben sana o kafire kahve yapma diye tembih etmedim mi? deyince kahveci de,
– kaptana yaptığım kahve senden değil, ocaktandır ağa! cevabını vermiş.
aradan zaman geçmiş. sisam adasında büyük bir isyan baş göstermiş. kahveci de yeniçeri ocağında kayıtlı asker olduğu için adaya sevk edilmiş. askerin arasında suyu bulduğuna göre sisam'da asi olan Rumlar, ele geçirdikleri türk esirleri bir meydanda müzayede ile satarlar, arttırıp alan da hemen boğazlayıp kesermiş. müzayede ile esir satmaktan kasıtları da, isyan hareketini beslemek için bir nevi yardım toplamakmış. gün gelmiş, yemiş iskelesi'nin kahvecisi de Rumların eline esir düşmüş ve diğer esirlerle birlikte o meydanda satışa çıkarılmış. istekliler kaç kişi ise karşılarına dizilmişler, bekleşirler imiş... o sırada tepeden tırnağa silahlı bir rum gelmiş. bunları gözden geçirdikten sonra bir iskemleye oturmuş. müzayede de başlamış. ilk, bir paradan başlarlarmış. bir can da beş paraya, on paraya kadar çıkarmış. sıra kahveciye gelince iskemlede oturan o silahlı adam yekten,
– beş kuruş! diye bağırmış.
arttıran olmayınca da esiri alıp bir muhafız nezareti altında şehirden çıkarmış. zavallı kahveci, "beni beş kuruşa aldığına göre kim bilir ne gibi işkencelerle öldürecek." diye düşünürken, ıssız bir yerde o silahlı Rum :
– korkma, demiş, sen beni tanımadın ama ben seni tanıdım. hani bir yeniçeri bana hakaret ettiği zaman sen onu dinlemeyip bana kahve ikram eden yemiş iskelesindeki kahveci değil misin?
kucaklaşıp öpüşmüşler.
bir fincan kahvenin hatırını sayanlardır ki asi de olsa, saki de olsa mert adamdır.
güzel hikaye bilmiyordum...kalemine sağlık...şu yorum ayarlarını da değiştirsen ne güzel olur:)))bir sürü kelime çıkıyor,yazmak çok zor:D... sevgiler...
YanıtlaSilİnanmıyorum :)
YanıtlaSilHikayesi ne kadar güzelmiş ve biz bilmiyomuşuz :)
Çok teşekkürler canım bu güzel hikaye için ;)
Güzel hikaye doğrusu, keyifle okudum. Klavyene sağlık.
YanıtlaSilBu arada robot olmadığımı kanıtladım, insanım ben. :-)
Çok güzel bir hikaye sürükledi içine adeta, iyi ki paylaşmışsınız....
YanıtlaSilgüzel hikaye zevkle okundu :)
YanıtlaSil